Sa’lebe, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna gelerek: “
Sa’lebe önceleri beş vakit namazlarını Hz. Peygamber Aleyhisselam’la beraber cemaatle kılarken, hayvanları çoğalınca sadece cumadan cumaya cemaate katılmaya başladı. Daha da çoğalınca artık cumalara da gelmez oldu. Durumu fark eden Allah Rasulü s.a.v.: “Sa’lebe ne yaptı?” diye sordu. “Onun davar sürüsü vadiyi taştı, artık cemaate katılamıyor.” dediler. Rasulullah Aleyhisselam üzülerek:
Allah Resulü (s.a.v.), malının zekâtı için ona iki memur göndermişti. Sa’lebe, “Bu bir haraçtır!” diyerek zekâtını ödemeden memurları geri çevirdi. O sırada: “İçlerinden kimi de, eğer Allah bize lütfundan ihsan ederse andolsun zekâtını vereceğiz ve salihlerden olacağız diye Allah’a söz vermişti…” (Tevbe, 75) ayeti nazil oldu. Bunu haber alan Sa’lebe, malının zekâtını alıp Rasulullah’a getirdi, fakat Allah Resulü (s.a.v.) kabul etmedi. Daha sonra Halifeler Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de onun zekâtını kabul etmediler. Hz Osman zamanında da zekâtı kabul edilmeden öldü gitti.
İbn Hacer, sahabiler ansiklopedisi “el-İsâbe”de der ki: Burada acı hikâyesi anlatılan kişi Sa’lebe İbn Hâtıb r.a. olamaz! Çünkü o Bedir savaşında bulunmuş ve münafıklık sıfatından uzak mübarek bir sahabidir. Macerası anlatılan kişi, Sa’lebe İbn Ebî Hâtıb adında münafıklığa sapmış başka birisi olsa gerektir.
Kaynak: Delâilü’n-Nübüvve, 5/289-292; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe (Beyrut 1997), 1/272-73; İbn Hacer, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe (Beyrut 1995), 1/516-17.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder